Bol köpüklü bir Türk kahvesi yaptıysanız eğer Türk kahvesinin 600 yıllık muhteşem öyküsüne başlayabiliriz demektir.
Kahvenin kökenin geldiği yer Arap yarımadası
olarak bilinmektedir. Milattan sonra 575 yıllarında keşfedildiği tahmin edilen
kahve, aslında Arapça’da şarap anlamında kullanılarak kahvâ ismi ile
tüketilmiştir. Zamanla kahvâ ismi kahveye dönüşmüştür. Kahve, Yemen’den
Mekke-Medine daha sonra 15. yy. da seyyahlar tarafından Mısır, İran, Türkiye ve
Avrupa’ya yayılmıştır.
Kahvenin Osmanlı ile buluşması ise Yemen valisi sayesinde olmuştur.
Yemen valisi; kahve çekirdeklerini İstanbul’a getirmiş ve saray bu sayede kahve
ile tanışmıştır. Sonraki dönemlerde Devlet-i Ali’de kahveye çok önem verilmiş
ve sadece kahve yapması için “Kahveci başı” tahsis edilmiştir.
Sonrasında İstanbul'da ilk defa kahvehane
açılmış ve adına kahve pişirilen yer olan ‘’Tahmis’’ adı verilmiştir. İstanbul’a
yolu düşen seyyahlar ve Osmanlı elçileri ile birlikte Türk kahvesinin şöhreti
başka ülkelere ulaşmaya başlamıştır.
Bu
arada tiryakisi artan kahve, üç defa yasaklanmış ve bu yasaklar tekrardan
kaldırılmıştır. Bu yasaklara sebep olarak da insanların kahvehanelere gidip çok
fazla zaman harcaması, camilere devamın azalması ve İstanbul’daki yangınlar
gösterilmiştir.
Ünlü bir esere dahi konu olan Fransızların
kahve ile tanışmalarına da değinmesek olmaz. Fransızların kahve ile tanışması Osmanlı’nın
1669 yılında Fransa’ya elçi olarak atadıkları Kolbaşı Süleyman Ağa sayesinde
olmuştur. Fransızlar Osmanlı elçisini ağırlamak için birbirleri ile yarışmış,
Fransa Kralı XIV. Louis bile Süleyman Ağa’yı elmaslar ile süslü kıyafetler ile
karşılayıp çok büyük bir davet vermiştir. Kral daha sonra Süleyman Ağa’nın
rütbesinin düşük olduğunu öğrenmiş bütün yapılan harcamaların boşa gittiğini
anlamıştır. Hatta bu olay sonrasında Moliere’inin “Kibarlık Budalası” adlı
eserine konu olmuştur. Bu vesile ile Fransızlar Türk kahvesi ile
tanışmışlardır.
Diğer
rivayet ise Viyana kuşatması zamanında gerçekleşmiştir. Osmanlı – Avusturya ile
tercümanlık yapan Kolschitzky, kahve ile tanışmış ve Osmanlı’dan alınan
ganimetler arasında herkesin deve yemi zannettiği kahve çuvallarını satın
alarak Viyana’ya dönmüş. Kolschitzky sayesinde bugün Viyana’nın yerel kahvesi
olarak bilinen Melange kahvesini keşfedip, şehirde ilk kahve dükkânını
açmıştır.
Tekrar İstanbul’a dönecek olursak Tahmis
sokakta kahvehaneler sanatçılar ile dolup taşmış, düşünürlerin ve şairlerin en
uğrak yeri olmuştur. Şuan tahmis sokakta ilk kahvehane hala yaşamakla birlikte
hepimizin bildiği “Kurukahveci Mehmet Efendi” günümüze kadar kahve kokusunu
aynı yerde yaşatmayı başarmıştır. 1871 yılında işleri devralan Mehmet Efendi,
kahveyi kavurup paketleyerek satan ilk dükkan olmuştur. Bu yüzden hala dükkânında
sıra olan nadir yerlerden bir tanesidir.
Türk
kahvesinin çekirdek halinden tutun da pişirilip sunumuna kadar kullanılan
araçların hepsi karakteristik özellikler taşımaktadır. Cezveler bakır ve
pirinçten yapılıp fincanlar genellikle Osmanlı motiflerine uygun altın ve gümüş
olup Türk zevkine uygun olarak İznik ve Kütahya atölyelerinde üretilmiş; bazen
de Avrupa’nın ünlü porselen imalathanelerinde yaptırılmıştır. Avrupa’da bu
takımlar “ala turque” ismi ile anılmaktadır.
Türk
Kahvesinin Sunumu…
Türk kahvesinin sunumu
geleneksel tören havasında olup, çekirdek kahvenin kavrulmasından, pişirilip
fincanlara doldurulması ve konuklara ikramına kadar seyirlik bir aşamadan
geçmektedir. Gerçek bir Türk misafirperverliği ve konuğa saygının temsilidir.
Kız isteme törenlerinde de
başköşe geleneklerindendir. Kahvenin istenen kız tarafından pişirilmesi ve el
beceresinin ispatı olması; yine kahveyi kızın taşıyıp ikram etmesi ve pişirdiği
kahvenin lezzetiyle ortamın dilini tatlandırması hala devam etmektedir.
Türk kahvesinin bir başka
geleneği ise kahve falı olmuştur. Neyse halim çıksın falım diyerek kapatılan kahve
fincanlarındaki şekiller işin ehlileri tarafından yorumlanmakta ve falın
müdavimleri de oldukça fazladır.
Neden
Kahvenin Yanında Su İçilir?
Günümüzde
Türk kahvesi yanında getirilen su bardakları küçülse de eskiden kahve
tiryakileri kahve içmeden önce bir bardak soğuk su içerek boğazlarını
temizleyip kahvenin tadını tam alabilirlermiş. Bizlerinde aynı geleneği farklı
olarak devam ettirdiğimiz söylenebilir.
Türk
Kahvesinin Faydaları
Kahve
yemekten sonra içildiğinde sindirimi kolaylaştırır. Kahveyi şekerli içmemek
kaydı ile fazla kilo alımını engeller, hafızaya güç verir.
Dinlendirici
özelliği de olan Türk kahvesi 50 mg. kafein içermektedir ve kafein hemen
vücuttan atılır. Bu yüzden Türk kahvesi ideal ölçüye sahiptir. Yine de her
şeyin zararı olduğu gibi fazla tüketildiğinde zararı olacağı unutulmamalıdır.
40
Yıllık Hatır!..
Günümüzde
farklı kahveler tüketsek dahi (bu konuyu diğer yazımızda göreceğiz) Türk
kahvesinin hepimiz için ayrı bir yeri vardır.
Yapılan birçok araştırmaya göre de Türk kahvesinin tahtı sarsılacağa
benzemiyor. Türk kahvesinin 600 yıldır çok sevilmesi “Bir fincan kahve olsam..”
, “Kadifeden kesesi, kahveden gelir sesi” gibi birçok türkü ve şarkıya yarenlik
etmesi ve kahvemizin dile kolay tam 40 yıllık hatırı, tahtının sağlamlığının
göstergesi.
Bu
kadar muhabbetin üstüne bakır cezvede ve kısık ateşte tüm eve kokusunu
bırakacak ikinci bir kahveye kimse hayır diyemez sanırım. İki kişilik yapmayı
unutmayın; çünkü
“Gönül ne kahve ister ne kahvehane,
Gönül bir dost ister kahve bahane”.
Gönül bir dost ister kahve bahane”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder