12 Mart 2017 Pazar

O Bir Klasik.. Türk Kahvesi..

  
 Bol köpüklü bir Türk kahvesi yaptıysanız eğer Türk kahvesinin 600 yıllık muhteşem öyküsüne başlayabiliriz demektir.


   Kahvenin kökenin geldiği yer Arap yarımadası olarak bilinmektedir. Milattan sonra 575 yıllarında keşfedildiği tahmin edilen kahve, aslında Arapça’da şarap anlamında kullanılarak kahvâ ismi ile tüketilmiştir. Zamanla kahvâ ismi kahveye dönüşmüştür. Kahve, Yemen’den Mekke-Medine daha sonra 15. yy. da seyyahlar tarafından Mısır, İran, Türkiye ve Avrupa’ya yayılmıştır.

  
  Kahvenin Osmanlı ile buluşması ise Yemen valisi sayesinde olmuştur. Yemen valisi; kahve çekirdeklerini İstanbul’a getirmiş ve saray bu sayede kahve ile tanışmıştır. Sonraki dönemlerde Devlet-i Ali’de kahveye çok önem verilmiş ve sadece kahve yapması için “Kahveci başı” tahsis edilmiştir.


   Sonrasında İstanbul'da ilk defa kahvehane açılmış ve adına kahve pişirilen yer olan ‘’Tahmis’’ adı verilmiştir. İstanbul’a yolu düşen seyyahlar ve Osmanlı elçileri ile birlikte Türk kahvesinin şöhreti başka ülkelere ulaşmaya başlamıştır.
   
   Bu arada tiryakisi artan kahve, üç defa yasaklanmış ve bu yasaklar tekrardan kaldırılmıştır. Bu yasaklara sebep olarak da insanların kahvehanelere gidip çok fazla zaman harcaması, camilere devamın azalması ve İstanbul’daki yangınlar gösterilmiştir.


   Ünlü bir esere dahi konu olan Fransızların kahve ile tanışmalarına da değinmesek olmaz. Fransızların kahve ile tanışması Osmanlı’nın 1669 yılında Fransa’ya elçi olarak atadıkları Kolbaşı Süleyman Ağa sayesinde olmuştur. Fransızlar Osmanlı elçisini ağırlamak için birbirleri ile yarışmış, Fransa Kralı XIV. Louis bile Süleyman Ağa’yı elmaslar ile süslü kıyafetler ile karşılayıp çok büyük bir davet vermiştir. Kral daha sonra Süleyman Ağa’nın rütbesinin düşük olduğunu öğrenmiş bütün yapılan harcamaların boşa gittiğini anlamıştır. Hatta bu olay sonrasında Moliere’inin “Kibarlık Budalası” adlı eserine konu olmuştur. Bu vesile ile Fransızlar Türk kahvesi ile tanışmışlardır.
   
   Diğer rivayet ise Viyana kuşatması zamanında gerçekleşmiştir. Osmanlı – Avusturya ile tercümanlık yapan Kolschitzky, kahve ile tanışmış ve Osmanlı’dan alınan ganimetler arasında herkesin deve yemi zannettiği kahve çuvallarını satın alarak Viyana’ya dönmüş. Kolschitzky sayesinde bugün Viyana’nın yerel kahvesi olarak bilinen Melange kahvesini keşfedip, şehirde ilk kahve dükkânını açmıştır.


   Tekrar İstanbul’a dönecek olursak Tahmis sokakta kahvehaneler sanatçılar ile dolup taşmış, düşünürlerin ve şairlerin en uğrak yeri olmuştur. Şuan tahmis sokakta ilk kahvehane hala yaşamakla birlikte hepimizin bildiği “Kurukahveci Mehmet Efendi” günümüze kadar kahve kokusunu aynı yerde yaşatmayı başarmıştır. 1871 yılında işleri devralan Mehmet Efendi, kahveyi kavurup paketleyerek satan ilk dükkan olmuştur. Bu yüzden hala dükkânında sıra olan nadir yerlerden bir tanesidir.
     
   Türk kahvesinin çekirdek halinden tutun da pişirilip sunumuna kadar kullanılan araçların hepsi karakteristik özellikler taşımaktadır. Cezveler bakır ve pirinçten yapılıp fincanlar genellikle Osmanlı motiflerine uygun altın ve gümüş olup Türk zevkine uygun olarak İznik ve Kütahya atölyelerinde üretilmiş; bazen de Avrupa’nın ünlü porselen imalathanelerinde yaptırılmıştır. Avrupa’da bu takımlar “ala turque” ismi ile anılmaktadır.


   Türk Kahvesinin Sunumu…
   
   Türk kahvesinin sunumu geleneksel tören havasında olup, çekirdek kahvenin kavrulmasından, pişirilip fincanlara doldurulması ve konuklara ikramına kadar seyirlik bir aşamadan geçmektedir. Gerçek bir Türk misafirperverliği ve konuğa saygının temsilidir.
   
   Kız isteme törenlerinde de başköşe geleneklerindendir. Kahvenin istenen kız tarafından pişirilmesi ve el beceresinin ispatı olması; yine kahveyi kızın taşıyıp ikram etmesi ve pişirdiği kahvenin lezzetiyle ortamın dilini tatlandırması hala devam etmektedir.
   
   Türk kahvesinin bir başka geleneği ise kahve falı olmuştur. Neyse halim çıksın falım diyerek kapatılan kahve fincanlarındaki şekiller işin ehlileri tarafından yorumlanmakta ve falın müdavimleri de oldukça fazladır.

   Neden Kahvenin Yanında Su İçilir?
  
   Günümüzde Türk kahvesi yanında getirilen su bardakları küçülse de eskiden kahve tiryakileri kahve içmeden önce bir bardak soğuk su içerek boğazlarını temizleyip kahvenin tadını tam alabilirlermiş. Bizlerinde aynı geleneği farklı olarak devam ettirdiğimiz söylenebilir.


   Türk Kahvesinin Faydaları
     
   Kahve yemekten sonra içildiğinde sindirimi kolaylaştırır. Kahveyi şekerli içmemek kaydı ile fazla kilo alımını engeller, hafızaya güç verir.
     
   Dinlendirici özelliği de olan Türk kahvesi 50 mg. kafein içermektedir ve kafein hemen vücuttan atılır. Bu yüzden Türk kahvesi ideal ölçüye sahiptir. Yine de her şeyin zararı olduğu gibi fazla tüketildiğinde zararı olacağı unutulmamalıdır.


   40 Yıllık Hatır!..
      
   Günümüzde farklı kahveler tüketsek dahi (bu konuyu diğer yazımızda göreceğiz) Türk kahvesinin hepimiz için ayrı bir yeri vardır.
      
   Yapılan birçok araştırmaya göre de Türk kahvesinin tahtı sarsılacağa benzemiyor. Türk kahvesinin 600 yıldır çok sevilmesi “Bir fincan kahve olsam..” , “Kadifeden kesesi, kahveden gelir sesi” gibi birçok türkü ve şarkıya yarenlik etmesi ve kahvemizin dile kolay tam 40 yıllık hatırı, tahtının sağlamlığının göstergesi.
      
   Bu kadar muhabbetin üstüne bakır cezvede ve kısık ateşte tüm eve kokusunu bırakacak ikinci bir kahveye kimse hayır diyemez sanırım. İki kişilik yapmayı unutmayın; çünkü

 “Gönül ne kahve ister ne kahvehane,
   Gönül bir dost ister kahve bahane”.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder